Sinemanın konjonktürel ve dolayısı ile politik olanı konu edinirken baştan kendisine çizmiş olduğu sınırlardan kurtulmasının yolu, sinemanın imkanları ile meseleyi olabildiğine sahici tartışıp konuyu gerçeğe yaklaştırmasında yatar. 2013 Mısır askeri darbesini konu edinen Muhammed Diab’ın yönettiği Çatışma filmi, politik gerçekliklerin çizmiş olduğu sınırlardan kurtulup muhatabına iyi bir deneyim yaşatmayı başaran bir film.
Son yıllarda Türk Sineması’nın ana akım kanalı komedi filmler üzerinden varlığını sürdürüyor. 2000’den sonra komediden gelen Yılmaz Erdoğan ve Cem Yılmaz gibi isimlerin filmlerinin ciddi gişe başarısı yakalaması ana akım sinemanın üretim bandına komediyi yerleştirdi.
Kazım Öz, olgun ve tutarlı sinematografisi ile Türkiye’de sinema yapan Kürt sinemacıların başında geliyor. Gerçekçiliğindeki başarının ve de bu gerçekçilik içinden oluşturduğu büyünün politik olanın sınırlarını aşarak insani bir yere ulaşması ise asıl hüneri.
Derviş Zaim, velut yapısı ve yapmış olduğu denemeler ile şüphesiz sinema rüyasının peşinde bir yönetmen. Fakat gerek poetik yaklaşımı ve gerekse gelenekle arasındaki formel ilişkiden dolayı filmleri görülen değil, sadece tabir edilebilen rüyalar olarak kalıyor. Son filmi Rüya da öyle.
“Akıl fikir işleri yapmak” olarak tanımlanan faaliyet, yaşamsal olarak neyin karşılığıdır? Entelektüellik bir oyun mudur? Varoluşsal kaygılar insan ruhunun varlığını anlamlandırma çabası mıdır? Yoksa bedenin arzularını gerçekleştirmeye yönelik mücadelesi midir? Kötücül evrenin karanlığıyla hesaplaşmak nasıl bir samimiyet ya da yabancılaşma gerektirir?