Modernleşmenin siyasi, ekonomik, sosyal ve sanatsal anlamda çok yönlü bir değişimi içerdiği, bugün gelinen noktada varılan bir sonuç. Bu kapsayıcı değişimi sürecin sonunda değil de sürecin başında veya içerisinde sezebilmek, sağlam bir öngörüye sahip olmakla ve değişimi yaşayan toplumun dinamiklerini çok iyi gözlemleyebilmek ile mümkün. Tarif ettiğimiz türden bir öngörü ve gözlem, ayrıca sanat gibi bir alanın yardımına muhtaç.
Derviş Zaim’in sineması, arayış sinemasıdır. 1996 yılında çekmiş olduğu Tabutta Rövaşata ile başlayan sinema yolcuğunda belirgin tavır, filmin daha çok biçimsel yanı üzerinden gerçekleşen arayıştır.
“…modernist işlem, Şey’i göstermeyerek, merkezdeki boşluğu bir “namevcut Tanrı” perspektifinden kavrama imkânını açık bırakır. Modernizmin verdiği ders, Şey eksik olsa da, makine bir boşluk etrafında dönse de yapının, öznelerarası makinenin işlediğidir; postmodernist tersine çevirme, Şey’in kendisini ete kemiğe bürünmüş, cisimleşmiş boşluk olarak göstererek ve sonra da yarattığı korkutucu etkinin, yapı içinde işgal ettiği yerin sonucundan ibaret olduğu ortaya koyularak gerçekleştirilir.”
Parçalanmış ya da yağmalanmış benlik, silikleşmiş… Çağımızda benlik kavramı için kurulabilecek uygun tamlamalar. Kendi hakikatinin farkında olmadan yıllarını geçiren, aynadaki suretinin ötesini tanımayan, orada aynanın karasına eş bir karanlıkla karşılaşan günümüz insanı, dâhil olduğu ve zamanla benliğini asimile eden sistemlerin kurbanı; toplumsal rollerin, ekonomik rollerin ve sanal rollerin…